Araf - Jamie McGuire // Kitap Yorumu

Şubat 11, 2016

Araf


Orijinal Adı:  Providence
Yazar: Jamie McGuire
YayıneviYabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 504

Çeviri: Nergis Karababa

Puan: 1.5/5

IŞIĞIN OLDUĞU YERDE, KARANLIK DA VARDIR.

Nina, babasının ölümüyle kendisini Providence’ta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Nina’nın hayatını tamamen altüst eder.

Jared ile Nina’nın birbirlerine âşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Nina’yı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennem’deki Şeytanlar’dan da korumak zorunda kalır. Jared ile Nina’nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir.

    Yine sevmediğim, beni sinir eden, salak karakterlerle dolu olan bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Tamam hemen fırçalamaya geçmiycem, önce konusundan bahsetmek istiyorum. 

  Şimdi Nina adlı (salak ana karakterimiz) kızımızın babası ölüyor, cenazeden sonra dağılmış bir halde yurda geri dönmek zorunda kalıyor. Gece (evet gece cenazeden dönüyor, nasıl salaklıksa) otobüs durağında oturuyor, kısmete bak son otobüsü de kaçırıyor, sonra Jared'le tanışıyor. Brilikte taksiyle dönmeye karar veriyorlar. Evet, tanımadığı biriyle taksiyi paylaşıyor. Neyse, bu daha ne kiiii...

   Olaylar ilerledikce bunların ilişkisi de büyüyor. Ama Jared'in bir sırrı var ve bu yüzden kızdan uzak durmak zorunda. Ama (yine ama (: ) bizim salak kızımız adamı tekrar göre bilmek için her türlü salaklık yapıyor. 




  Neden ? Hele bunların iki de bir bir-birlerini yalnış anlayıp, kırılıp sonra barışmaları da var. Resmen beni çileden çıkardı ya. İç kapakdan da anlaşıldığı üzere ilk 200 ayfasını okuduğumda nerede bu "Melek" olayı diye yakındım. Sonra hiç bir şey olmayınca "acaba ben mi yalnış anladım, belki de sıradan, hiç öyle olaylar olmayan bir kitap" dedim. Ama sonra öyle bir yerde artık bu konu açıldı ki, yani resmen başlamamış sıktı. Hele burya kadar bir de Nina'yla yanaşı diğer karakterlerinde salaklığını çekmek zorunda kaldım resmen. 

   Gelelim Ryan karakterimize. Nina'nın üniversiteden arkadaşı. Nina'ya aşık ve iki de bir salak gibi öküzlük yapıp özür diliyor. Nina da bir yandan Jared için ölüp giderken, diğer yandan da Ryan'la gururunu okşatıyor. "Beni iki erkek seviyor, ikisini de seviyorum... Ryan'a sarıldığımda onu ne kadar özlediğimi fark etdim.. Jared kalbimin sahibi ama Ryan'la aramızda bağ var..." Blah, blah, blah.. Biri bu kıza "bir elde iki karpuz tutmazlar" demedi mi ya?   

  Kızın annesinden bir ayrı nefret etdim, arkadaşlarından bir ayrı. Bir de Ryan'la birlikte erkek arkadaş grubu var onlara ayrı bir gıcık oldum. Ama vallah en çok nefreti Nina kazandı. Hele o sonda yaptıklarından sonra kitabı kapayıp kızın kafasına, kafasına geçirmek istedim. Kız "kendince haklı sebeplerden dolayı" Jared'den uzak durmak "zorundaymışmışda". Tamam bunu anladıkda gelip Ryan'la sevgilicik rolu oynamak da neyin nesi. Bu kızın kafası neyle besleniyor böyle. 

   Yazarı böyle bir kitapla tanımak istemezdim doğrusu. Kesin olarak bu seriye devam etmek istemiyorum. İyi ki de diğer kitaplarını falan almaya kalkışmamışım. Kurgusu Melekler ve Şeytanlar ama ortada bu salaklıklardan başka bir şey yoktu resmen. Bir tek sonda bir bölüm vardı "ha işte bu" deyicektim ki, kitap bitdi. Çok salakca bitdi hemde. 

    Okumadıysanız okumayın. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Daha güzel kitaplar var okumak için. Gerçek Melekli, Şeytanlı kitaplar var. Eğer bu kitabı 12-13 yaşımda falan okusaydım seve bilirdim, ama şu an hiç sevmedim çok salaklıklar vardı. 

    Böyle, bu kitabı okuyup sevenler var mı? Ya da benim gibi sevmeyenler? :D Ben kitabın kapağını ne kadar çok sevdiysem içeriğinden nefret etdim.

You Might Also Like

0 yorum