Her Gün - David Levithan // Kitap Yorumu

Ocak 19, 2016

Her Gün



Orijinal Adı:  Every Day

Yazar: David Levithan
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 333

Çeviri: Derya İmer Aydınlık

Puan: 5/5

Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.

Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat.  Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de.  Hep böyle olageldi.

A’nın arkadaşı yok.  Ebeveyni yok. 
Ailesi yok.  Mülkü yok.  Evi bile yok. 
Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor. 
Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. 
Farklı bir ev. Farklı bir hayat.   

Rhiannon’la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir. Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. 

Bir de onu aşkına inandırmaya…



Hayatımızın her bir Günü bu kadar değerli miydi ki?

A hayatının her bir gününü farklı yaşıyor. Her Gün farklı bir bedende uyanıyor. Ve yapması gereken tek şey o kişinin hayatını alt-üst etmeden gününü sonlandırmak. Her gün farklı birinin gerçeklerine tutunuyor, farklı birinin kaderini yaşıyor. Onun kendi hayatı yoktu, ailesi yoktu, onu merak eden ebeveynleri yoktu, sıcak bir evi yoktu..

Bazen bir kız, bazen bir erkek, bazen aşırı kilolu, bazense aşırı zayıf, ve ya zengin, intihara meyilli biri, uyuşturucu bağımlısı, ya da 16 yaşında olmasına rağmen okula değilde hizmetçiliğe gidip yaşamaya çalışan biri...

Her gün böyle insanları görüyoruz ve yaptığımız sadece onların yanından geçip gitmek oluyor. Peki onların nasıl yaşadıkları? Hiç merak ediyormuyuz? Kitap bu açıdan öyle güzel yazılmıştı ki, her şeyi öyle güzel anlatıyordu ki.

Peki ya bu kişilerden biri olduğumuz için "Aşk"ı hakk etmiyormuyduk? 




A'nin hayatı bu konuda çok karmakarışık işte. O aynı kişi, ama hem de her gün farklı görünüyor ve her gün aynı kişiye aşık. 

Gerçek "Aşk"ta buydu işte. Gözlerin değil, ruhun bağlantısıydı. Bedenlerde değil ruhlarda tamamlanıyordu. Erkek, kız olduğumuzu takmıyordu, güzel, çirkin olduğumuz önemli değildi. 

Kitabı okurken aklıma hep "Tatlı Şeytan"da Anna'nın anne ve babasının daha Cennetdeyken erkek ve kız ayırımı olmadan bir-birlerine aşık oldukları geldi.

"Aşk" bu kadar güzel bir şey miydi ki? 

Kitap gerçekten beklentilerimin üstüne çıktı ve ikinci kitabını sabırsızlıkla bekliyorum. Bu kitap size büyük şeyler katacak ve hayatınızı değiştirecek kitaplardan işte. Çoğu şeye bakış açınızı değiştirecek.

     "Öğrendiğim bir şey varsa o da şu: Hepimiz, her şeyin yolunda olmasını istiyoruz. Muhteşem ya da müthiş ya da sıradışı olmasını ummuyoruz bile. Normali mutlulukla kabul ederiz, çünkü normal yeterlidir..." 

You Might Also Like

0 yorum